Neden bu dünyadayız? İlim öğrenmek ve kendini bilmek için tabi ki. İnsanın aslını ve derununu ilim var eder. Fakat bunun farkına varması için öncelikle beden suretinden (maddeden) arınmalıdır. Bu birinci aşamadır. Bir hiç olduğunun, iradesi olmadığının farkına vararak ancak diğer aşamaya hazır hale gelebilir. Kibri üstünden atmadıkça Allah’ın iradesi karşısında hiçliğini yaşamadıkça mümkün müdür ki yükselsin? İlim Allah’ındır. O’nun Aliym sıfatı ile kendini bilmesidir. Ancak O bilebilir ve dilediği kuluna dilediği kadarıyla bildirebilir. Gerçek bilmekse yaşayarak olur. Onun bildiğini yaşayarak, yalnızca onun bilebileceğini yaşayarak.
Öncelikle insan içinde bulunduğu bu aldatmacadan kurtarmalıdır kendini. Hiçbir şeye sahip olmadığını fark etmelidir. Tüm bu sırtındaki dünya yükünden arınmalıdır ki o oranda gerçeğe yükselsin. Her an kendinden kendine bir yolculuktur fakat ancak “Ben” zannı ortadan kalktığında lakin egosuna çok düşkün insanlar olayı çok yanlış değerlendirip büyük bir hataya düşebilir. Bu yolculukta keyfiyete yer yoktur, çetin bir yoldur. En ufak bir hatayı kabul etmez ve ancak sonsuz sevgiye açık bir kalple çıkılabilir bu yola. Ancak bu sevgi uğruna tüm zorluklara meydan okunabilir. Ne zaman ki benliğinden arınırsın o zaman fark edersin kendinden kendine bir yolculuk olduğunu. Kendini ilim deryasına atmak… Aşk ateşiyle eriyip yok olup ilim deryasına dalmak… Allah kelimelerin ötesinde mana aleminde huzuru bulmayı nasip etsin kullarına. Öyle ki ancak orada başlar her şey. Yani cennet için yahut cehennem korkusuna yapılmamalıdır hiçbir şey. Bu sevgi uğruna ateşe atmalıdır insan kendini bilerek. Başına gelen musibetlerin sebebini bilmelidir ve tüm bunlar için şükretmelidir kirliliğinden arınabildiği için biraz daha. Bu amaç uğruna nefsini feda edebilmelidir hiç düşünmeden. Bu verilebilecek en yüce savaştır. Yani en yüce savaşçı en aciz kuldur Allah katında. Sonsuz huzurdadır böyleleri.
2/BAKARA-62: Şüphe yok ki iman edenler ve Yahudiler,Nasraniler,Sabiiler bunlardan her kim Allaha ve Ahiret gününe hakikaten iman eder ve salih bir amel işlerse elbette bunların Rableri yanında ecirleri vardır, bunlara korku yoktur ve bunlar mahzun olacak değillerdir.
Ne yazık ki ilim öğrenmekle iş bitmiyor hatta eyleme geçirilmemiş ilmin hiçbir değeri yoktur.
(Amelsiz âlim, mum gibidir, kendini yakar, insanları aydınlatır.)[Bezzar]
(Kıyamette en şiddetli azap, ilmi kendine fayda vermeyen âlime olur.) [Beyheki]
(Kıyamette bir din adamı Cehenneme atılır. Tanıdıkları ona, “Sen dünyada dinin emirlerini bildirirdin. Niçin bu azaba düştün?” derler. O da, ”İnsanlara, günahtır, yapmayın” der, kendim yapardım. ”Yapın” dediklerimi de yapmazdım. Bunun cezasını çekiyorum” der.) [Buhari]
(Âlim, ilmi ile amel edendir.) [Ebuşşeyh]
(Miraca çıkınca, ateşten makaslarla dudaklarını kesenleri gördüm. Her kesilişte dudakları yeniden tamamlanıyordu. Cebrail aleyhisselam, “Bunlar, din görevlisidir, yapmadıklarını söylerler ve Allah’ın kitabıyla amel etmezler” dedi.) [Beyheki]
Yani asıl amaç o ilimle amel etmektir. Düşünün ki yıllarca okul okuyorsunuz fakat meslek sahibi olamıyorsunuz bir değeri var mıdır? Yahut meslek sahibi olup para kazanıyorsunuz fakat harcayamıyorsunuz yani devamlı olarak ileriye doğru bir amaç var yapılan her eylemde de. Mühim olan amaca ulaşılamadığı takdirde ne önemi kaldı okumanın ve hatta meslek sahibi olduktan sonra o kazanılan parayı harcayamadıktan sonra ne önemi kaldı onca çalışmanın.
Daima amaç düşünülmeli bu sebeple hedeften şaşılmamalıdır aksi takdirde yerinde saymak olur bu lakin bu yolda duraklama yoktur daima ileriye doğru bir akış vardır hiçbir zaman son nokta yoktur. Hedefse yakin elde etmektir. İşte bu aşamalar ancak benliğinden arınmışların aşamalarıdır lakin kibirle yakin elde edilemez. En başta herkes kalbinde huzuru bulmalıdır öyle ki her an her yaşanan tek bir emirde (KÜN!) belirlenmiştir ve en mükemmel şekilde işlemektedir sistem, kullaraysa yalnızca bu mükemmeliyeti izlemek ve orada kendini bulmak düşer; şikayet ederek isyana kalkışmak ve memnuniyetsizlikse şeytana has özelliklerdir ve düzene aykırı hiçbir varlık yoktur ki bu zulümden payına düşeni (elleriyle yaptığının karşılığını) almasın.