Var olan (var olduğuna kanaat getirdiğimiz) hiçbir şey yaratılmış değildir. Yaratmak, var etmek dendiğinde beyinlerde şöyle bir düşünce oluşur: “Bir yaratıcı var; bir de yarattıkları.” Bu durum insanı ikiliğe düşürür ve bu durumdan kurtulmamız için şu şekilde düşünebiliriz: “Tek ve birin gölgesi…” Buradan da sonsuz kavramı, O’nun Tek ve Bir oluşu anlaşılabilir. Bu sebeple yaratım dendiğinde akıllara ilk gelen yaratım veya var etmek gibi bir yaratım söz konusu değildir, sadece O’nun kendini ilminde ilmiyle ilmini izleyişi süregelir her daim.
Friedrich Nietzsche: “Sabit fikir sahibini hapseder.”
İnsana kendinden başka bir şey zarar veremez. Bugün baktığımızda ne yazık ki düşünebilen beyinlerle pek karşılaşamıyoruz. İnsanların kendi fikirleri bile yok ne yazık. Sadece öğrenme çağında öğretilen fikirler kadarıyla hayatı değerlendirip yaşıyor insanlar kendilerini hapseden alışkanlıkları ile. Keşfedilmeyi bekleyen milyonlarca şey varken ve ömür bu kadar kısayken bir an bile sorgulamamak ne kadar acıdır. Sorular sormamak ve cevaplar aramamak ve sadece yaşamak tabi yaşamak denirse buna. O’nun kendini izleyişinin farkında olmamak.!
“Allah Birdir, inanıyorum.” demekle şirk halinden kurtulduğunu sanan o kadar çok insan var ki.
Ebu Bekre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Size günahların en büyüğünü haber vereyim mi?’ dedi.
Sahabeler üç kez:
-Evet, ey Allah’ın Rasulü! dediler.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
-‘Allah’a şirk koşmak’ buyurdu.”
Buhari, Müslim
Bu hadisi bildikleri halde neymiş bu en büyük günah deyip araştırmamak veya kendilerinin bu günaha düşüp düşmediğini anlamak amacıyla düşünmemek resmen insanın kendi sonsuz hayatını paramparça etmesinden başka bir şey değildir.
Şirkin haricinde her günahı Allah’ın bağışlaması mümkündür. İnsanın şirk için tevbe etmesi ve sonrasında herhangi bir tanrının var olmayıp, Tek ve Bir olan Allah’ı özellikle Vahdet-i Vücûd kavramıyla anlamaya çalışması gerekir.
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bundan başka (günahları) dilediği kimse için bağışlar.”
Nisa 48
Şeytan; insanın kendini bilmeyişi hali, sorgulamayışı, duyguları ve istekleridir. İnsanın kendisini var sayıp ben demesidir. Bu hatanın veya cehaletin mazereti ve geri dönüşü yoktur. Herkes elleriyle yaptığının ne eksik ne fazla karşılığını alır. Öyleyse örneğin herhangi bi durumdan dolayı insan canını sıkıyorsa bu o durumun bi getirisi değildir. Bunu insan kendine yapar. Yani bi durumun canını sıkmasına kendi elleriyle izin vermiştir ve aynen sıkıntı gelir ve onu bulur fakat her zaman sorumluluktan kaçmak isteyeceği için suçlar. Bu da insanı insan yapan özelliklerden kaçan insanı şeytan yapar.
Friedrich Nietzsche: “Telaş evrensel, çünkü herkes kendinden kaçma halinde.”
“Evet, biz o emaneti göklere, yere ve dağlara arzettik, onlar onu yüklenmeğe yanaşmadılar, ondan korktular da onu insan yüklendi, o cidden çok zalim, çok câhil bulunuyor.” 33 / AHZÂB – 72
İnsan yalnızdır. Bunun farkında olmayan, gördüğünü sandığı insanları gerçek sayan insan değil şeytandır.
Friedrich Nietzsche:”Kendi omuzuna tırman. Başka nasıl yükselebilirsin ki!”