Son zamanlarda beni en çok üzen şey İslam’ın bu denli (korkunç derecede) yanlış yorumlanmasıdır. Bu İslam’ı biraz biraz anlamaya başlayan biri için korkunç bir manzaradır, korkunç bir zulümdür. Bu denli mükemmel bir din nasıl olur da böyle korkunç düşünce sapmalarına maruz kalır aklım almıyor. Bu tuhaf yorumlar ve İslam dendiğinde müslümanların dahi ekseriyetinin buz gibi soğuması beni ne kadar hayrete düşürüyor anlatamam. Hem de çoğunlukla bu müslüman topluluk etki altında kalmış ve araştırma zahmetine kesinlikle düşmemiş (zaten bunu yapmış olsalar İslam’ın mükemmelliği karşısında haşyet duyup kaçırdıkları zaman için pişmanlık halini yaşayacaklar) , kendisini bu denli ilgilendiren ve kendisini kurtuluşa erdirecek bir konudan bu denli kaçmış, adeta elinin tersiyle itmiştir. Özellikle bizzat yaşadıklarım yahut gündemi takip ettiğimde gördüklerim beni oldukça şaşırtıyor. Bu büyük önyargının sebebi nedir?
“Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız; müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz.”
Gördüğüm o ki insanlar İslam’ı bir dayatma, bir dogmalar bütünü olarak algılıyor ve kimileri de var ki Allah ile kul arasına girilemeyeceğini bildiği halde (kendilerince) dine uymayanları hunharca eleştiriyor; ki böyleleleri dini bir dogmalar bütünü olarak görmüş, acımasızca dini gösteriş yapılası bir araç olarak kullanmış, önyargılarına dayanarak ileri geri konuşmuş hiçbir değeri olmadan zırvalamış şahıslardır. Şimdi biz durup bu adamları dinleyip İslam’ı böyle bir din olarak algılamış olsak İslam dini bundan zarar görür mü? Hiç sanmıyorum. Bence bu durumda zarar görecek olan kişinin kendisidir. Daha geçenlerde şöyle bir videoya denk geldim. Bir ateist bayan ve İslam dini üzerine araştırmalar yapan bir bey tartışıyorlar. Bayan çok ilginç bir söz söyledi: “Cennet son derece sıkıcı bir yer.” Cennetin sembolik anlatımı kendisine sıkıcı gelmiş olacak ki bu sözü söylüyor anladığım ve devamında da cehenneme gider bari bir odun taşırım… diyerek devam ediyor sözlerine. Acaba karşısında (!) olduğu dinle ilgili ne biliyor. (Sonuçta en ufak bir tartışma içine gireceğin zaman dahi karşı tez ile ilgili iyi bir araştırma yaparsın ki İslam’ı biraz olsun araştırıp anlayan biri dönüp dolaşıp yolun İslam’ın açıkladığı gerçeklere dayandığını görür, bilimin ve İslam’ın nasıl paralel gittiğini görür, o dönemin insanlarına bugünün bilimiyle hitap edilemeyeceğinden mecburen sembolik ifadeler kullanıldığını görür ve en nihayetinde İslam’ın karşısında durulabilecek bir anlayış olmadığının idrakına varır yahut bu idraka varabilecek bir idrakının dahi olmadığını La İlahe İlla Allah’ın ne demek olduğunu yaşar.) Bu uzun fakat gerekli olan açıklamadan sonra devam edelim. Acaba araştırma zahmetine girmiş midir, sembolik anlatımların neye işaret ettiğini düşünmüş müdür? Ancak şu konuda kendisine katılırım; yukarıdaki bir tanrının bunu yaparsan seni cennetime sokarım, yok yapmazsan seni derhal cehenneme atarım diyerek insanları kendi haline bırakmış uzakta bir yerde seyrediyor anlayışının yanlış olduğunu savunuyor ise. Zaten baktığınız zaman ateistler de ancak kendi anlayışları kapsamında Tanrı yok derler. Ateistlere karşı çıkan akıllarındaki tanrıya Allah ismini verendir. Ateist bir kişi yüzde elli müslüman olmuştur, La İlahe demiştir. Zaten Allah’ın sistemi içinde Allah’ı reddetmek çok gülünçtür. Bildiğiniz bir hiç olan tüm bilgilerinizle, o bilgiyi bilebiliyor oluşunuzu sizin özünüzden esmasıyla var edeni reddetmeniz ne kadar gülünçtür ki zaten bu ancak sizin kafanızda oluşturduğunuz Tanrı zannıdır. Bu sebeple tüm bunları gülerek izliyorum ve insanlığın gerçeği görmesi için dua ediyorum. Bu tuhaf kendi içinde çelişen kavramlar üzerinde durmak gibi derdim yok; lakin açıklamak istediğim İslam karşıtlığının ne kadar komik olduğudur. İslam’a önyargı ile yaklaşıp kafasında şekillendirdiği yanlış İslam anlayışının olmayışını savunmak ancak mümkündür. İslam anlayışından zerre nasiplenebilen bir insan; karşısında bir insan olmadığını, tek bir ruhun var olduğunu zaten görür ve şükürde aciz olduğunun bilincinde olup tüm bu mükemmellik karşısında hiçliğini yaşayıp telaşla çalışır Aşk için.
Önümüzde koca bir ömür, koca görünür.
Bir dünya! İçinde yok çeşit hazine gömülü.
Görebilirsen önünü, duyabilirsen gönlüm,
Çalış telaşla aşk için.
(CANFEZA)
Cennet, cehennem, emirler, yasaklar, sevap, günah… Peki ya tüm bu kavramlar kısıtlı anlayışlara açıklanamayacak gerçeklerin örtülmüş halleriyse… O zamanın insanlarına kendilerine faydalı olacak şeyler bilimsel olarak açıklanamamış ve işte bu sevaptır denmiş ise. Günümüzde çoğunluğun kabul ettiği şekliyle cennet ve cehennem aslında yoksa…
“DİN”de (Allâh yaratısı sistem ve düzeni {Sünnetullah} kabul konusunda) zorlama yoktur! Rüşd (Hakikat en olgun hâliyle) ortaya çıkmış, sapık fikirlerden ayrılmıştır. Kim Tagut’u (gerçekte var olmayıp vehim yollu var sanılan kuvvelere tapınmayı) terk eder, (varlığını oluşturan) Allâh’a (Esmâ’sına) iman ederse, kesinlikle o kopması mümkün olmayan, hakikatindeki sağlam bir kulpa yapışmış olur. Allâh Semi’ ve Aliym’dir. 2/Bakara-256 (Ahmed Hulusi anlayışıyla)
Dini yanlış yorumlayanların vay haline. Bu yanlış yorumların kendisi üzerinde kötü etki yaptığını bahane edip dinden yüz çevirenlerin vay haline. Onlar ne yaparlarsa kendilerine yaparlar. Kendilerini kendilerinden perdelerler. Kendini bilmekten alıkoyarlar. Kendilerini onlara dayatılan şey zannederler.
Eğer her şeyin matematikten ibaret olduğunu söylersek bu da doğrudur. Allah’ın HER AN YENİ BİR ŞANDA OLARAK yaratmakta olduğu (ilmiyle, ilminde, ilmini) sistemi, düzeni matematiksel bir işleyiş dersek doğrudur. Yeni bilimsel gelişmeler Hz. Muhammed’in insanların akıllarını kullanıp keşfetmeleri için örtülü bıraktığı ilminde mevcuttur.
“Andolsun ki, size öyle bir kitap indirdik ki, bütün şanınız ondadır; hala akıllanmayacak mısınız?” 21/ ENBİYA-10
Yazımın başındaki üzüntümün yanında beni sonsuz kat mutlu eden çalışmalar da görüyorum. Bu ilimlerden faydalandıkça ve faydalanıldığını gördükçe üzüntü diye bir şey kalmıyor. Sonuçta bir kişiye yardım herkese yardımdır.
“Dostlar meclisinde kendinizi hizmetkar yapmadıkça, onlara ihanettesiniz.” (Ahmed Hulusi)
Tüm bu kavramları ve ilmi bizlere aktaran, Hakk’tan seslenen Hz. Muhammed’i tekrar analım:
Allah sizin ne dış görünüşünüze ne de mallarınıza bakar ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar.