Hamd Alemlerin Rabbi Olan ALLAH’a Masustur.
Geçmişten günümüze İslam kavramı giderek gerçek manasından oldukça hızla uzaklaşmaktadır. Hz.Muhammed’in bildirdiği İslamla şu anda bilinen İslam arasında hiçbir benzerlik yoktur. İslamı sadece basit kurallar bütünü, emir ve yasaklar, tanrıya tapınmak konularıyla öğretmeye kalkan sözde din alimlerinin var olması sonucu görüldüğü gibi dünyada müslüman toplumlar geri kalmaktadır. Kendilerini sevap ve günah zıtlığı içerisinde kaybetmiş bir dünyada yaşamaktayız. Annesinden, babasından, dayısından duyduğu bir iki cümlelik kurallara islam diyenler olduğu sürecede ahlaksızlık, manevi seviye ve farkındalık azalacaktır toplumlarda. 10 yaşındaki çocuğunu zorla Kuran kursuna yollayan bir anne bunun vebalini nasıl ödeyecektir? İslamda anlatılan günah ve sevap kavramını bilmeden çocuklarına şunu yapma günah, bunu yap sevap diyen insanlar bunların veballerini nasıl ödeyecekler? Ben müslümanım diyenlerin şu anda %99.99′u islamda geçen tek bir kelimenin asıl manasını, gerçekte ne anlatmak istediğini bilmiyor. İslam tanrının hoşuna giden,hoşuna gitmeyen gibi şeylerin anlatıldığı bir din, bir kurallar bütünü değil Hakk’ın kendisinin bulunduğumuz gerçekliğe göre ilizyon olan aynadan yansıyan görüntüsünün -yani Hz.Muhammed’in- sonsuzluğa açılan kapıyı göstererek Hakk’ın isim ve sıfatlarıyla Hakk’ın varlığına şahit olmak için evrenin işleyiş ve düzenini anlatan kitaptır bir din, bir öğreti değildir. Kurallar sadece bu yol içindir. Kuranda bahsedilen sevap kavramı bu yolda adım atmanı kolaylaştırır, günah zorlaştırır. Sevap cahil,ahmak insanların akıllarında yarattığı tanrıyı mutlu etmez, günah o tanrıyı mutsuz etmez.
“Hz. Muhammed Sahih-i Buhari Cilt-12, 1918. hadîsinde şöyle buyuruyor:
“Hiç kimse kendi ameliyle felâha eremez. Cennet sahibi olamaz.”
-Sen de mi ya Resûlullah?
-Evet, ben de… Ama Rabbim beni rahmetine garketmiştir.”
Hadiside insanlara İslamın sevap ve günahtan ibaret olmadığını apaçık anlatmaktadır.
La ilahe İllallah… Yoktur tanrı sadece Allah….
İslam tek tanrılı bir din değildir. İslam tanrılık kavramını reddeder. Allah tanrı değildir. Allah sadece Hakk’ın isimleriyle bilinebilir. Hakk’ın varlığına şahit olmak isteyen bu yolun yolcusunun ilk bilmesi gereken budur. Allah’a var veya yok diyen bir insan İslam gelmeden önceki devirlerdeki cahil dediği insanlardan daha cahildir.
ANKEBÛT – 61 : “Andolsun ki, onlara: Gökleri ve yeri yaratıp, güneş ve ayı emri altında tutan kimdir? diye sorsan elbette şüphesiz Allah derler. O halde nasıl haktan çevriliyorlar?”
ANKEBÛT – 63 : “Andolsun ki yine onlara: Gökten azar azar su indirip onunla ölümünün ardından yeryüzüne hayat veren kimdir? diye sorsan elbette şüphesiz Allah diyecekler. De ki: Hamd Allah’a mahsustur. Fakat onların çoğu aklı ermezlerdir.”
Ayetleri ışığında eski devirdeki yok olan kavimlerdeki putlara tapan insanlar en azından putlara kendilerini Allah’a yakınlaştırmak için tapıyorlardı, adaklar adıyorlardı. Şu anki insanlar akıllarındaki kendi yarattıkları tanrıya Allah ismini veriyorlar…
Günümüzde Allah’a yok diyene ateist Allah’a var diyene müslüman deniyor.
““Bir saat tefekkür bazen bir sene ibadetten daha hayırlıdır”(Suyutî, Camiu’s-sağir, 2/127; Aclûnî, I/310)”
hadisi ışığında bunun tek sebebi insanların düşünmemesidir.
“Cennet ehlinin çoğunluğunu ahmak kesim oluşturacaktır.”
hadisinde bu düşünmeyen insanlar anlatılmak istenmiştir.
Bir şeyin var olması için varlık olması gerekir. Daha doğrusu var olana varlık denir. Allah’a var demek Allah’a varlık demektir. Varlığı var eden nasıl varlık olabilir? veya başka bir şekilde söylenirse bir varlık başka bir varlığı nasıl var edebilir? Bu kadar basit olmasına rağmen bunun manasını yaşayamayan insan putperesttir. Aklında yarattığı tanrıya Allah ismini takmıştır ve ona tapmaktadır. Varlığın var olması için geçmişte var edilmiş olması gerekmektedir. Bir başlangıcı vardır varlığın. Halbuki Allah El-Âhir ve El-Evveldir. Yani sonrasız olan, zamansal sonu olmayan ve ezeli olan, başlangıcı olmayandır. Allah var veya yok olandan tüm kavramlardan ötedir Eş-Şehîddir. Yani Zamansız, mekansız hiçbir yerde olmayarak her zaman her yerde hazır ve nazır olandır. Allah Ez-Zâhir ve El-Bâtındır. Yani yarattıkları ile açık, aşikâr olan, kesin delillerle bilinen ve aklın tasavvurundan gizli olandır. Tüm bu apaçık gerçeklere rağmen Allah’a var demek en büyük şirktir ve akılda tanrı yaratıp ona Allah ismini takmaktır.
NİSÂ – 48 : “Doğrusu Allah, kendisine ortak koşulmasını asla affetmez. Ondan başkasını (diğer günahları) ise, dilediği kimseler için bağışlar ve mağfiret buyurur. Her kim Allah’a şirk koşarsa gerçekten pek büyük bir günah ile iftira etmiş olur.”
Ayettinde bahsedildiği gibi Hakk’ın varlığına şahit olma yolundan, İslam yolundan, ve müminlik yolundan direkt çıkmaktır. Ve evrende mazerete kesinlikle yer yoktur. İnsanın yaptığı yanlış bir fiilin kesinlikle mazereti yoktur.
Sonuç olarak tüm bu bahsedilenler İslamı anlamanın ilk basamağıdır, İslam şehrine giriş tabelasıdır. Bu tabelayı okuyamıyorsanız girdiğiniz şehir İslam şehri değildir ve derhal geri dönüp bu girişinde bu tabela olan şehri bulmanız gerekmektedir.
İslam ise insanın sonsuz yolculuğuna başlaması için sonsuzluğa açılan kapıdır.
“Allah sizi yeryüzünde halife yaptı.” (En”am, 6/165)
Ayetindeki halife kavramı İslam şehrini geçen insan demektir. Şehrin sonunda ise sonsuzluğa açılan kapı vardır. Ve Kuran bu şehri geçmek için bir yol haritasıdır. İslam bu şehirdir. Hakikat islam şehrini kaybolmadan geçip sonsuzluğa açılan kapıyı bulup oradan geçtikten sonra başlar. Muhyiddin İbn Arabinin söylediği gibi “Arif için din yoktur.”
Herşey buradan sonra yeni başlar…