Aşk: Her şeyi senin için var ettim diyen Rabb’e “Her şeyi senin için terk ettim!” diyebilmektir.(Şems-i Tebrizi)
Dediler ki “Gözden ırak olan gönülden de ırak olur” dedim ki “Gönüle giren gözden ırak olsa ne olur.”(Mevlana)
Her şey üstüne gelip seni dayanamayacağın bir noktaya getirdiğinde sakın vazgeçme!.. İşte orası kaderinin değişeceği ‘NOKTADIR’(Mevlana)
Yağmur gibi yağarsa başına bela,bil ki dua istiyor senden Mevla.(Mevlana)
Olmaz dediğin ne varsa hepsi olur.Düşmem dersin düşersin,şaşmam dersin şaşarsın.Öldüm der durur,yine de yaşarsın.(Mevlana)
Şimdi yazılacaklara inanıp inanmamak kişinin kendi özgür iradesine kalmıştır fakat sadece vicdanın sesini dinlemesi gerekir bu yazıyı okurken.
Benlik zannı. Her şey benliği terk ettiğinde başlar. İçinde yaşadığın yalandan sıyrılır, gerçeğine uyanırsın. Bir benliğin olmadığında yanlış yapabilir misin? Korku olabilir mi? Üzülebilir misin? Sevinebilir misin? Ben diyebilir misin? Konuşanın kim olduğunu fark edersin. İzleyenin kim olduğunu fark edersin. Bu zan nasıl yok edilir? Aşk ateşiyle. Aşk ateşinde eriterek benliği geriye senden hiçbir şey kalmayana dek. Bundan önce başına çeşitli musibetler gelir, yıldırmak için fakat sen vazgeçmezsen aşk ateşine atarsan kendini öyle kurtuluşa ermişsindir. Bu esnada ne kadar çok dua edersen o kadar yaklaşırsın ateşe. Ateşse bir sembol tıpkı aşk şarabında olduğu gibi o halin benliğin yok olduğu halin genelin anlayabileceği dilde anlatımı. Cehennem ateşinde de aynı sembollü anlatım. Aslında insanların kendilerini bilemeyişlerinin pişmanlık halinin sembolle bir ifadesi. Sonsuza dek sürecek bir pişmanlık ve ızdırap hali. Bunları bunu yaparsan sevap bunu yaparsan günah ateşlerde yanarsın diyen büyüklerimiz de malesef dini yüzeysel algılayıp bunu zorla direterek yaptıkları yanlışın farkında değil malesef. Oysa dinde zorlama yoktur, hele korkutarak diretme hiç yoktur. Kendileri diye bahsettiğim kesinlikle zannedilen ego değildir. İnsanlar bu egoyu öylesine içselleştirmişlerdir ki o ego zannetmektedirler kendilerini şeytanı da zaman zaman yanlarına uğrayan -dışsallaştırarak- bir varlık olarak düşünüp bu şekilde hata olduğunu bilerek yaptıkları şeyleri o aslında (zannettikleri) gibi olmayan varlığa yükleyerek işin içinden sıyrılabileceklerini düşünürler kendilerince. Oysa dışarıda zaman zaman uğrayan bir şeytan yoktur. O ego zannının kendisi şeytandır. Her an sizinledir. Her ben güzelim diye övündüğünüzde yahut ben çirkinim diye yakındığınızda onu dışarıdan size zaman zaman fısıldayan varlık olarak dışsallaştırmayın bu büyük bir hata olur. Benine bu kadar düşkünken Allah Birdir buna inanıyorum demekse boşadır. İnanmak lafla sözle olmaz. La ilahe illaAllah diyoruz sürekli. Peki ne diyoruz. Dediğimizin farkında mıyız? Manasını yaşıyor muyuz bu sözün? İlah yoktur sadece Allah… (Sadece Allah)…
Hani yukarıdaki Tanrı? Tüm bu beynimizdeki ilahlardan temizlenmeden gerçeğe açılan kapıdan geçilmez. Her an O’nun emriyle işleyen sistemde kusurlar bulup bunlardan dolayı yakınırsan aslolan aşikara gelmez. Beyninde yarattığın ilahla yaşar gidersin ve o ilah da seni kurtarmaz -dışında- sandığın şeytanından. Bu hayalde kaybolursun beyhude yaşar gidersin. Oysa aydınlığa açılan kapı sende. Kendini karanlığa hapseden de sen aydınlığa ulaştıracak olan da. Bu sebeple hayatta her an seçimlerine dikkat etmen gerek. Sonuçlarını önceden düşünmeden ani kararlarla hayatına yön vermen sakıncalı. Kesinlikle her hareketinin farkında olmalıdır insan ve ağzından çıkan her sözün.
Her sözün altın değerinde olduğunun FARKINDA olmalı !!